servis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
servis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Eylül 2016 Pazartesi

Ben Bizken


OLMASI GEREKEN:

Sabah 05: 30 'da kalkan anne 6'da servise binecek kızı için kahvaltıyı hazırlarken pembe güllülerle bezeli sabahlığı içinde neşeyle şarkı söyler. Hafif makyajlı yüzü, tüylü şıkır terlikleri  ile güne hoş bir başlangıçtır. Fönlü saçlarını savura savura mutfak tezgahını siler ve deterjanına güven-sevgi-inançla bakarak kirli çamaşırları makinaya atar. Kızını yolcu edip pencereden bakarak o gözden kayboluncaya kadar arkasından el salladıktan sonra vitamin değeri kaybolmasın diye sabah erkenden günlük yemeğini yapar, çiçekleri sular. Küçük kızını da aynı sevecenlikle kahvaltıya çağırır. Ona da dereotlu poğaça ve peynirli omlet hazırlayıp taze sıkılmış portakal suyu ile ikram eder. Mutfakta hafif gitar konçertoları eşliğinde sohbetler edilir. Anne daha sonra hazırlanır ve işe gider. Tüm sorunları halleder . Otoriter , sevecen , güler yüzlü , profesyoneldir. yemek tatiline çıkmaz, günde bir kez tuvalete gider,iş çıkışında her şeyi iş yerinde bırakarak evine doğru yola koyulur. Yolda, çocuklarının hoşuna gidecek ufak tefek sürpriz hediyeler alırken günün tüm yorgunluğu ardında kalmıştır. Arkadaşları ile buluşur, sosyal hayatın güncel sohbetlerini bir şeyler içerek dillendirip eğlendikten sonra tam  zamanında eve gider. Sağlıklı bir akşam yemeği tablo misali bir masada hazırlanır, ailece yemeğe oturulup o gün neler yaşandığı  paylaşılır. TV açık değildir elbette. Çocukların dersleri ile ilgilenen anne yatmadan evvel kitabını okur.



















OLMAK ZORUNDA OLAN:

Sabah 05:30 da kalkan anne evi toparlar, kahvaltı hazırlar,çamaşırı makinaya tıkarken kızı gecikmesin diye gözünü saatten almaz. Kızını yolcu ettikten sonra ütüleri halleder. Küçük kızı için zaman gelmiştir. Ona kahvaltı hazırlar, o kahvaltısını ederken günün yemeğini pişirir, çantasını kontrol eder, iş için hazırlanır, yapılacaklar listesini eve bırakır,  çıkarken çöpü atar.En ekonomik alternatifleri kullanarak işe gecikmeden giden anne şık,kariyer hedefi olan,topuklu ayakkabı ile saatte 250 km koşabilen,7 dil bilen,çocukları için öğrenmeye devam eden,okulla irtibatı koparmadan iş temposunu dşürmeden,iyi şeylere inanıp sistem itti beni o yüzden kötü şeyler yapıyorum saçma paradoksunda debelenen bir varlıktır artık. İş çıkışı koşarak yapılması gerekenleri tamamlar, alınması gerekenleri alır. Eve döner. Ödevler, işler, yarına yetiştirilmesi gerekenler,akşam yemeği, sofra , mutfağı temizle, kim dişini fırçalamadı, çantanız hazır mı kontrolleri,kitap da okumalıyım, en iyi turşuyu ben kurmalıyım. Ay bugün kandildi 7 sülaleyi de aramalıyım.....























OLMAK İSTENİLEN:


Anne-insan sabah 4'te kalkar. Gecenin güne kavuşmasını, renklerin ve seslerin uyanışını kendisine yaptığı bol köpüklü bir türk kahvesi eşliğinde izler. Sevdiği müziğin tınısı ,başlangıçlara eşlik etmektedir. Çocuklarının masum uykularını ve rüyalarını bölmez. Başlarım servisinize de İstanbul trafiğinize de ,zaten verdiğini eğitimin taaaaa.....der içinden. Oh be, çok rahatlamıştır. Sonra çocukları uyanınca ellerinden tutar,haki renkli sırt çantasını alır ve yollara düşer. Başka ülkeler, başka zamanlar, başka yaşamlar için yola düşme, bu ülkenin saçma tıkıştırmalarından uzakta hayata dahil olabilme zamanıdır.Gitmek, kalmaktan her zaman iyidir der;mutludur.  Limanda kalbi mutlu bir salınımla çarpmaktadır. "Yaşadığım için yaşlanacağım" der ve gemiye adım atar. Artık, mavide bir nokta olmak zamanıdır...




VEEE OLAN:

Sabah 05:30 'da kalkar. Çocukları ve hayatın akışı için üzerine düşeni yaparken gülümser çünkü  çocukları için bir şeyler yapmayı çok sevmektedir. Yaşamı, akışı,şükredebilmeyi sevmektedir. Olmayanın bazen daha hayır olduğu bilip olanı gülerek karşılamayı en azından dener. Maaşı yeni almışsa keyfine bakar, ay sonu ise indirimli hattın otobüsüne biner işe gider. Sudan çıkmış balık gibidir bazen, ama işe gitmeyi ve işi sever. Özlemleri(düzenli sistem) arka cebine koyar. İş çıkışı gökyüzüne bakar ve derin bir nefes alır her zaman. Evine doğru koşarak gider: çocuklarını özlemiştir. Maaş zamanı ise dışardan birşeyler söyleyip neşelenebilir, değilse yeni yemekler deneyebilir,hali zamanı yoksa olanına kani gelebilir. Ne yediğinden ziyade kiminle yediğin önemlidir der, mutludur. Çocuklar da kendisi de bir süre bilgisayar-cep ile ilgilenir. Sonra ödev hatırlatmaları başlar.Sonra kitap okur,sonra hayal kurar..bir gemiye binmiştir ve maviye gitmektedir. Kanaryasının geveze neşesi ile uyanmak üzere uykuya dalar.

12 Ağustos 2014 Salı

Dileğinden Emin Misin?

Havva'ya söz verdiğim dua ile ilgili anıma geleliiiim:



Hayattaki en iyi dostum ile bir gün genç sayılabilecek yaşta yani yüzyıllar ötesinde iken Ortaköy'de yaptığımız keyif sonrası Beşiktaş'a dönmeye uğraşıyorduk. Onunla sohbet nefes almak kadar kolay ve akıcı olmuştur her zaman çünkü sorgulanma ya da yanlış anlaşılma riski taşımaksızın gönülden dökülen harfler kelimelere, kelimeler seslere, sesler anlamlara bürünür ve biz bunu severek yaşarız. Kırmızı çizgilerimiz nezaketle belirlenmiştir ve ikimizde bunun asla ihlal olmayacağını biliriz. Yaşamın tadını bandıra bandıra çıkarttığımız günlerden biriydi ve her şeyi doğru yapsak da neden sonuca ulaşamadığımızı sorguluyorduk .

 Ona "doğru dilemiyorsun" dedim. "O da ne demek" dedi dost ve dua konusu yeniden açıldı.


Şimdi olanları anlatıyorum.

-  "Misal" dedim " şu an niye durakta bekiyoruz?Hadi dua et amaca varalım"
Güldü kirpi kirpi gülüşüyle
-"Allah'ım lütfen otobüs gelsin" dedi.

Anında otobüs geldi ama bir seris otobüsüydü ve bizle bir alakası yoktu. Kırıldık gülmekten.

-""Bir daha dene" dedim
-"Allah'ım lütfen bir belediye otobüsü gelsin" dedi ciddi ciddi

Bir belediye otobüsü geldi ama Sarıyer yönüne gidiyordu yani bizim gideceğimiz istikametin tam tersi yöne. Duraktakiler kahkahamıza bir anlam veremese de  biz kırılıyorduk gülmekten.

-"Hadi Kirpi, doğru duayı et artık" dedim.
-"Allah'ım" dedi  sözcükleri tane tane sıralayarak "Lütfen Beşiktaş yönüne giden bir belediye otobüsü gelsin"

Duası anında kabul gördü ve Beşiktaş yönüne giden bir belediye otobüsü geldi ama o kadar doluydu ki durakta hiç durmadan devam etti.

Gülmeye devam ediyorduk ama aslında bu iş artık şaka olmaktan çıkmış belki de aldığımız alacağımız en önemli hayat derslerinden birine dönüşmüştü. Dostum tekrar sazı eline aldı.

-"Allah'ım""lütfen" "Beşiktaş yönüne giden ve bu durakta durup kapısını açacak bir belediye otobüsü hemen gelsin" 
Sonra bana baktı "oldu mu sence?"
Dedim ki "cık" bence olmadı
"Neden" dedi
"Bekle" dedim


Kısa bir bekleyişten sonra  Beşiktaş yönüne giden bir belediye otobüsü gelip durakta durdu, kapılarını açtı  ama bekleyenler o kadar çoktu ki biz binemeden doldu ve gitti.


Dost bana döndü
-" Sen dene "
-"Yok" dedim "bu senin meselen"

Gülümsedi.

-"Allah'ım, Beşiktaş yönüne giden, bu durakta durup kapılarını açan,bizim bineceğimiz,Beşiktaş'a salimen varıp kolaylıkla ineceğimiz bir belediye otobüsünün tez gelmesini nasip eyle"
Döndü bana baktı.

-Oldu mu sence?
-"Klima da söyle, klima da söyle" dedim fısıldayarak..sıcaktan bayılmak üzereydik...
-"Allah'ım o dilediğim otobüs var ya, çalışan ve bir süredir etkin kliması da olsun "

O dakika içinde boş bir otobüs geldi, artık boşalmış durakta izdiham olmadan otobüse bindik ve klima ile serinlemiş koltuklara kendimizi attık.


Anlayacağımızı anlamıştık, içtenlikle şükredip amin dedik.

Demem o ki, hayatta kendimizden başka suçlayacağımız, kendimizden başka hata bulmamız gereken çok az şey var sanırım. 

Sizler için iyi olan ne varsa o olsun...verilen ve verilmeyen herşeyin bitimi bizim mutluluğumuzla son bulsun.