mutluluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mutluluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ekim 2022 Pazar

Mutlu Keyifli Bi Yazı bu..Okuyunuz ve Paylaşıldıkça Çoğalan Sevinçlerden Payınızı Alınız/Zümrüdü Anka Kuşunun Tüyü



Nehir de Hacettepe'yi kazandı ablası gibi.

Öğrendiğimizde annem ben Selin ve Nehir sağanak yağışlı bir günde Gemlik otogarına gitmeye uğraşıyorduk Eskişehir arabasına yetişmek üzere ve sağ tarafı denize dik yamaçlı kaygan yoldan giderken  Nehir'in "anne ben Hacettepe kazanmışım" demesi ile sakin yağmur sesi başka anlam kazanmıştı ama ben ona inanmayıp sabahın köründe üniversite sınav sonuçları mı açıklanır demiştim  ki tam da bu neden le Seiln  donakalmış kardeşinin elinden telefonu alıp  "anne gerçekten Hacettepe'yi kazanmış Nehir" deyiverdi.

Sonrası az sadaka çok bela savar niteliğinde bir sahneydi.

Annem sevincinden öyle bir çığlık attı ki garibim taksi şoförü araca takla attırmakla  uçurumdan aşağı yuvarlamak arasında çelişkiye düştü. Annem bir karıştır ama komançilerde yoktur ondaki ciğer çığlık attı mı zıplatır hani. Taksiden indiğimizde hala boş bakıyordu  şoförün gözleri...neyyyse

Sonra şapkadan tavşan çıkartan kızımı bağrıma bastım. Bir kaç gün o da ben de  ablası da dershanesi de babası da..hani anneannesi hariç cümle alem de inanamadık sonuca.

Selin tam bir akademik dehadır. Onunla ilgili bişi takip etmek gerekmez. Bankodur. Daima birincidir, ödevlerini geciktirmez her konuda yeterlidir,inanılmaz sosyal dengesi mükemmeldir filan hani çocuk Allah'ın bir lütfu...daha azı ile tanımlayamam onu ..haksızlık olur.

Nehir masaldaki ağustos böceğidir. Matematik ile bağı 62'den tavşan çizmekten ibaret.Dikkat dağınıklığı o radde ki çoğu zaman ilacı da unutur.Ama kalbi..ahhh atlas okyanusundan daha geniş ve zengin . Kedilere keman çalar,evde salyangoz besler..diğerlerini saymayayım. Her canlıyı sever. 3 kuruş harçlik biriktirse bizden gizli Darüşafaka'ya yatırır (iyilik gizli olmalı düsturu).

İkisi de ayrı dallarda o kadar mükemmel o kadar kusursuz o kadar özel ve o kadar güzeller ki ben bunu  hak edecek ne yapmış olabilirim diye düşünür dururum  yıllardır.

İkisi de sağlam Atatürkçüdür..

Dershane dedi ki mezuna kalmasa iyi olur. Hani beklenti.."severiz biz Nehir'i " boyutunda. Meslek seçimi testi yapıldı. Karate Kid ile Aşk ve Gurur arasında geniş bir skala. Alaka yok yani yaklaşık bağdaşık hiç bişi yok.

Deneme sınavlarında herkes kaç netin var diyor , Nehir eksilerde.

Sınavdan çıktılar. Kaç netin var diye konuşuyor herkes. Nehir hatırlamıyor ki ne yaptığını. Panik içinde eteğini beline dolamış elinden geleni yapmış kuzum.Kurban olurum onun minnacık yüzündeki endişe çizgilerine.. Hatta anlatmıştım size şu yazımda bunu (tık)

Neyyse..sonuç gelince işte öyle annem çığlığı bastı, takla atmaktan son anda kurtardık yani.

Sonra Nehir değişti. Mükemmel yönde değişti. Mutluluk kadar insana yakışan ve tedavi özelliği olan duygu var mı acaba? Sürpriz yumurta, ışık saçan bir genç kıza dönüştü.

Ablası ile aynı öğrenci evinde kalması ise bu işin kusursuzluğuna Zümrüdü Anka tüyü  dikti.

Hazırlıklar, evraklar yolculuklar gitmeler gelmeler...bugün itibarı ile Özer ve ben yemekleri 2 kişilik pişirmeye alışacağız. Herkesin hayatı  kendi yoluna girdi ve ben daha mutlu bir ayrılık senaryosu hayal edemiyorum (ederim ama sonra..Nasa'da işe başlasınlar filan mesela çocuklarım).

Haaa bi de: insanlar ne acaip var ya. Nehir Hacettepe kazanınca "sen bilerek kızı kötü anlattın nazar etmeyelim" diyenler oldu. Vallahi dediler...

Ekim hiç bu kadar güzel gelmemişti. Şimdi işteyim.Sonra kalkacağım ve hiçbişiyapmakzorundadeğilimvallabillainanılmazamagerçek ülkesinin sakin sularında kendimi bir bardak çay, kitabım ve yağmur sesinin kucağına bırakacağım.

Güzel kızlarım..gurur duydum yahu!



26 Şubat 2021 Cuma

Muz Kabuğu








Trabzon'da öğretmenlik yaptığım dağ köyünde, çocuklarıma muz getirdim bir gün.

Sevinçle yüzüme baktılar.

Muhammet, kabuğuyla ısırıverdi muzu.

Meğer ilk kez görüyorlarmış.


Tüm yardımların toplanıp güneydoğu'ya yollandığı yıllardı.

Öğretmenlik yaptığım köyde,okulun kütüphanesi bile yoktu.


Annem çarşı pazar dolaşıp kıyafet topladı çocuklarım için.

Ayakkabıları yoktu bazılarının.

Okula kadar çıplak ayak geliyor, okulda giyiyorlardı eski püskü pabuçlarını.

Teşekkür niyetine sarılıverdiler anneme..kocamandı sevgileri ,sevinçleri.

Okula yine yalın ayak geldi o çocuklar ama okulda giydikleri pabuçlar artık "gıcır"dı.

"Sana elma kızartalım" derdi çocukların anneleri, "hatır için de kızarmış elma mı yenir" derdim içimden. Meğer patatese elma derlermiş oralarda. Anlayıp dinlemek yerine kibrimize sarılıp ne mutlulukları öteledik ömrümüzde kimbilir. 

Ömrümün en mutlu günleriydi.

Dağlarda eriyen karla coşan bir nehir, ormanlarında geyiklerin gezdiği dağlar,  çıplak bahçesinde uyduruk bir voleybol ağı bulunan ve öğretmenlerin uzun teneffüste voleybol oynadığı bir okul. Çocuklar koşar, çocuklar oynar, hepsinin yanağı al al.


Öğretmen masasında her sabah taze kır çiçekleri.

Sınıfta çıtır çıtır yanan fındık kabuğu sobasının sıcağında komik bir öğretmen ve her birini taparcasına sevdiği öğrencileri.

Güzel olan neyi getirebildim bugüne?

EKMEĞİN "GUDUĞU"

Sabahları bana taze ekmeğin guduğunda tulum peyniri alan abim dahil hepsi yok hükmünde...yittiiii gitti.

Kimi kendi isteğiyle

Kimi zamanın hükmüyle


Ne yazık...



20 Ekim 2020 Salı

MOR

 Bir varmış..sonra yok olmuş.

Farklı ama neden farklı olduğunu bilemeyen bir genç hanım bir ayağı başka kıtada öteki ayağı başka kıtada bir masal şehrine göç etmiş gelmiş. Aşkı da yaşamışa ayrılığı da, iyiyi de görmüş kötüyü de. Kendisine ait olanı kaftanı  için kah örtüsünü kah ruhunu değiştirip durmuş.E tabii büyümüş de o arada.

Derken evlenmiş.

Derken anne olmuş.

Ne yapacağı artık daha belirginmiş onun için çünkü ne yapamayacağı diye bir kategori oluşmuş. Annelik, insanın intihar etme özgürlüğü bile olmadığı bir mutlu hapishaneymiş aslında. Daha da güzeli için özgürlüğü feda etmekmiş kısmen de olsa.

İş hayatı da buna göre şekillenmiş. Çalışma saatleri düzenli, insanlara iyilik etmek üzere düzeni kurulu, herkes ona yabancı bir diyarda eteğini beline toplayıp canla başla var olmaya ,ruhuna en yeni mintanı oluşturmaya başlamış.

Bu, onun anne olmaktan sonraki en büyük mutluluğu olmuş.Oraya ait günler,anılarında hep mai kalmış.Aklı ve yüreği senkronize çalışan hızlı ve güçlü ekibin bir parçası olmak onu doyurmuş. Aldıkça vermiş,verdikçe almış.Bir damla iken başladığı seyahati ummana dönmüş. Farklılığı nedeniyle dahil olamadığı sosyal yaşam,bulamadığı dostluklar,edemediği sohbetler..insan yahu insan..hepsi oradaymış. O kadar mutluymuş ki yıllık izne dahi ayrılsa dönüp işe gidiyor ve her şeyin daha da iyiolması için  çabalayıp duruyormuş.

Sonra kara bulutlar birikmeye başlamış ülkenin üzerindeki gibi İddiaları aydınlatmak da olsa adım attıkları her yeri karartıyorlarmış.Bu şapşal genç hanım ve arkadaşları  mücadele etmişler. Çok zeki ve çok başarılıymışlar, var olmayı sürdürmeleri-onca yılın emeğine ve kurdukları kusursuz sisteme sahip çıkmaları olasıymış ama içlerinden biri ihanet etmiş onlara. Kara bulutların getirdiği kara prense bilgileri vermiş..sistemi açmış ve bu hem kurdukları o muhteşem sistemin,hem ekiplerinin,hem kendilerinin sonu olmuş.



Masalın sonrası hazin.

Genç hanım , güzel insanların katıldığı beklenmedik bir Gezi'ye dahil olmuş. Bu , onun felaketini hızlandırsa da hep mutlu ve gururlu andığı  zamanlarmış. Sen dizimizin dibinde oturmadın da Gezi'lere mi katıldın diyerek önce rüzgarın önünde yaprak gibi savurmuş onu kara prens ve avanesi. Sonra elinde ne varsa almışlar. Önceleri dibi yok sanmış atıldığı kuyunun..düşmüş düşmüş düşmüş..savrularak haykırarak düşmüş. ..ama kuyunun  dibi varmış.


Her kötü şeyin sonu vardır.


Onlardan ayrılan arkadaşları ise terfi üstüne terfi ile çıkmış çıkmış çıkmış ..dağların zirvesinin de sonu vardır.

Döngü.

Yıllar içinde birbirlerini bulup ,canlarını acıtan  mutlu anıları anmamaya çalışarak  görüşmeye devam etmiş kalan dostlar. Artık her biri  can yangısı cebinde mecburen başlatıldıkları yeni hayatların içinde var ve mutlu olmaya çalışıyorlarmış. Gülmeye, yardımlaşmaya devam etmişler. Hüzünlü tebessümleri zamanla kahkahaya çevirmeyi bile başarmışlar. Ama can yangılarının acısı  kırmızı imiş ve rengi hiç solmamış.

Bir gün...bugün...kendilerinden ayrılıp öteki ekibe kapıyı  açanın veda ettiğini duymuşlar.Hayallerine,hayal kırıklıklarına, dostlarına, düşmanlarına, evlatlarına, geçmişine ve geleceğine...

Onların hepsi iyi insanlarmış. Haklarını helal edip  eski arkadaşlarının yasını tutmuşlar.

Mai affetmiş koşmuş kırmızıya sarılmış.

Masal mora bürünmüş.





3 Temmuz 2019 Çarşamba

"Şimdilik"lik Özgürlük




“İnsanın özgürlüğü istediği her şeyi yapabilmesinde değil istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır . ” Jean-Jacques Rousseau .

Birden ağır çekime girdi hayat. Herkes ve her şey yavaşladı. Çocuklarım eşimle birlikte tatile gitti ve ben iş durumumdan dolayı onlara engel olmamış olmanın hazzı ile akşamları boş eve gider oldum.

Onların bir arada mutlu ve neşeli olduğunu bilerek...

Akşamları kapıyı anahtarla açmak garip geldi ilk gün. Yıllardır yapmadığım şey.O kadar uzun süre yalnız kalmamıştım ki, önce heyecanla neler yapacağımı planladım. 

Sonra çekirdek ve kola alıp eve gittim ve Harry Potter serisini izlemeye koyuldum.


Bu, bir çok insan için yavan bir seçenek olabilir. Benim için ise çabuk bitmemesini dilediğim eşsiz bir dinlence anısı.

Sonra , huzurun sebebinin yapmak istediklerimin bir kısmını gerçekleştiriyor olmasından daha çok yamak zorunda olmadıklarımdan kaynaklandığını fark ettim. Bir adım içerisinde ne çok işi işe bağladığımı, ne istediğimden çok ne yapmam gerektiği odaklı  yaşadığımı,  ne istediğime artık benim bile aldırmadığımı fark ettim.


Bu gerçekten korkunç bir şey.

Dünyanın her yerinde mi annelik böyle, kadın olmak bu kadar yorucu bilmiyorum. Sanırım objektif bir şekilde bunu  anlatabilecek  kimse de yok tanıdığım.

Ama  öğrendim ki, gerçekten istemediğini yapmamakmış özgürlük.

Güzel tadını  hiç  unutmamak ve   "Fi" yi kaybetmemek dileğiyle  bir kaç gün daha yaşayacağım özgürlüğümü.

Sonra bebeklerimin eşsiz kokusu, sesi ,varlıkları girecek kapıdan içeri tekrar ve ben  Wilhelm Reich 'in DİNLE KÜÇÜK ADAM kitabında dediği gibi "başka bir insanın kölesi olma özgürlüğü öyle kolay anlaşılır bir şey değildir" kısmına geri döneceğim.

Özgürlüğün tanımı tekse bile mutluluğun tanımı çok ama çok fazla ve çok ama çok karmaşık.




31 Aralık 2018 Pazartesi

Oh Şükürrrr Gitti 2018



Ne berbat seneydi aman Allah'ım ne berbat seneydi..Dedim herhalde bitmeyecek!

Ama o da bitti..ne sevinç,ne neşe.
Umuda aç bir kapı daha..2019 geldi işte!

2019'un bize neşe ,sevinç,mutluluk getirmesini diliyorum.
2019'a neşe,sevinç,mutluluk taşımayı diliyorum.

Gülelim,eğlenelim. Mutlu olalım, daha çok mutluluk dileyelim.

Sevgiler hepinize ...

2 Ekim 2017 Pazartesi

Hasat




Biri vardı adı bilinen hayli eski bir holdingin yönetecilerinden ve varislerindendi. Dünya tatlısı bir adamdı ama çizgi romandan son anda dünyamıza inmiş gibi gerçeklerden kopuk, 13 yaşında kendini kanıtlamaya çalışan ergenler kadar eleştiriye tahammülsüzdü. İyi bir eğitim, çok para bir yere kadar götürdü. En yakın elemanları bile aldı başını gitti. Başarı mutluluksa eğer,  ziyadesi ile başarısızdı.

Biri vardı, sarışın afetin tillahı. Hatunun kendi seyre değer, nüktedan mı nüktedan , afet mi afet. Menekşe gözler hülyalı şarkısı ona mı yazılmış bilmem. Nefis bir de evliliği, hayal gibi bir de kocası vardı. Yumuşacık saç tellerinin yarattığı etkinin tersine güç ve iktidar hırsı ile sert bir kadına dönüştü. Dostları ve yola birlikte çıktığı herkesi çelik bir irade ile kırdı. Yükseldi de yükseldi. Yeni dostlar edindi. Sonra ayağını sürüyerek gelen adalet onu aldı, alaşağı etti en zirveye bir adım kalmışken. Başarı mutluluksa,elinin tersi ile itmişti.


Biri vardı,görünüşü çiftçi amcalar gibi iddiasız başlangıçlar silik tepkilerle dolu. Kariyer basamaklarını neyle çıktı bu dedirten ilk izlenimlerini bozan sadece o buz gibi bakan mavi gözleri idi. Makamı sahiplenmemek, görevi bittiğinde şapkasını alıp gidebilmek adına masasının üzerinde şahsına ait hiç bir şey olmazdı. Söylemedi hep yaptı: örnek almayı bilen için onurlu zeki mükemmel bir yönetici oldu. İş dünyasının haris oyuncuları dama ile birbirlerini yerken o hep satranç oynadı. Onuru için dik durdu, görevden alınıp sürüldü. Başarı mutluluksa, yaşarken çevresindekilerin saygı dolu  tebessümlerinin yanısıra cenazesindeki kalabalığın gözyaşlarına bakıldığında sonsuz kere başarmıştı.

Yönetici koltukları diyorum hep tekerlekli.Kimin ne zaman ne yöne kayacağı belli değil. 28 senelik çalışma hayatımda kimler geldi kimler geçti saysam başım dönecek.


İş hayatında mevsimler kısa sürüyor, fazla uzun sürmeden herkes ektiğini biçiyor.

10 Ağustos 2017 Perşembe

Mutlu Olmak Bazılarına Daha Çok Yakışıyor


Bu  sabah gelirken yolda gördüm onları. Başımı eğip yürümek oldum olası yapmadığım bir şey. Kuşların teleklerine kadar bakarım merakla, severim varoluşumu  her detayıyla ; renkleri , eğrileri,doğruları.


İşte öyle yürürken ve farkında bile olmadan çevredeki her şey gibi insanlara da bakarken gördüm onları. El ele bir çiftti Kadıköy sokaklarında sabah işe gidenler kervanının neşeli  bireyleri olarak yürüyen.  Bir anlık bakıştan sonra kaçırdığım gözlerim ister istemez geri döndü. Büyü gibi bir şeydi. O an karar verdim, bugün stresli bir iş günü yine ve benim zamanım yok yine ama onu size anlatmalı, ilerideki zamanlarda yazılarıma baktığımda unutmuşsam  hatırlamalıydım.


El ele yürüyen 20'li yaşları henüz geçmiş bir çiftten bahsediyorum. Oğlan bir şey anlatırken kız, elini bırakmaksızın hafifçe öne geçti ve eğilip yüzüne bakarak neşeyle cevap verdi. O an fark ettim onu zaten. Yüzü ışıl ışıldı. Epeydir o kadar ışık görmemiştim bir insanın yüzünde. Aşk vardı ama zamana sınırlandırılmış, kalıplaştırılmış bir aşk değildi. Hafif çiçek kokulu bir parfüm kıvamında,  özgün-neşeli-sahici bir aşk benim gördüğüm. Ama asıl vurucu olan gözleri-bakışı. Dostça bakıyor sımsıcak ve güçlü.Dürüst. Sevgili olmanın ve aşkın direkt şehvet ya da sahiplenme ile çirkin biçimlendirmelerine alışmış gözlerim bu yüzden dönüverdi dostuna,arkadaşına bakan aşık genç kıza. Delikanlı da varlığından memnun, büyüsüne kapılmış  bir sadelikle cevap verdi kızın nüktedan cevabına. Başrolün, belirleyiciliğin kıza ait olduğunu düşündüm. Merakla inceledim fiziksel portresini. Biraz sivrice bir burnu, soluk-rengi kaçık bir teni vardı. İnce uzun sıradan bir fizikti onunkisi..ama gülüşü,bakışı,duruşu çoook uzun yıllar öncesinden gelmiş gibiydi. Kıyafet seçimi ise ona aitti. Moda değildi, aynı değildi hatta belki uyumlu bile değildi. İş hayatının hızarında yontulmuş "tepki çekmesi olanaksız sade ve belirli" kıyafetlerimi düşündüm sıkıntıyla.  Cebimden bilyemi  çalmışlar da ben yeni fark etmişim gibi geldi bir an, öfkelendim. "Kim ne düşünürse düşünsün bana ne" cümlesinin özgün neşesini " yoruma kapalı ,standart kıyafetler" zırhı ile değiştirmişim kaç yıllar önce, yeni fark ettim. Hırsız yol arkadaşlarıma yumruk sıkıp öfkeyle salladım içimden...sonra onlar gözden kaybolmadan telaşla son bir kez baktım bir daha göremeyeceğim için artık üzgün olduğum o  dost , sıcacık tebessüm ile samimi dinleyici edasına.


Mutlu olmak bazı insanlara daha çok yakışıyor. O kadar güzel mutlu oluyorlar ki ne yapacağını şaşırıyor insan. Evladıma dua eder gibi dua ettim ardlarından bir ömür mutlu olsunlar diye.

İçime bir huzur çöktü, iş yerine geldim başladım çalışmaya ama kalbimde sıkıntı ve endişeden eser yoktu.

29 Mart 2017 Çarşamba

Katarakt

KADIKÖY BELEDİYESİ'NİN BAHÇESİNDEN..BUGÜNE DAİR






Bahardı ama ayaklarım acıyordu. 
Katılmam gereken etkinlik için yürüdüğüm güzergahın güzelliğini görmeye çalıştım.
Bahariye'den Çilek Sokağa indim.
Hava bahar, yüzler şendi.
Renklerin hepsi birbirinden güzeldi.
Güneş ılık ve sevecen, umut taze ve canlı.


Aklım babamda, kalbim babamda..ne kadar zorlasam görmüyor gözüm hiç bir şeyi.
Altıastarı katarakt ameliyatı..namı diğer "hiç bişi değil"

Katarakt ameliyatı önemsiz ve hiç bir şey değil ama babam önemli ve her şey benim için.

Güneşim de o  rüzgarım da o
Hele babam için sesi titremiş annem
Zaten küçücük bişi


Birbirine bağlı,mutlu,güzel bir aileysek biri güneş diğeri  göğün ta kendisi değil mi?


Kıyamadım ikisine de
Gurbet..adın bet

Konuştum ,sordum,yürüdüm,gittim..ama "baban iyi eve gidiyoruz"u duyana kadar ben bugünü yaşamadım.



Allah'ım,

Açlıkla,pislikle,yoklukla,sevdiklerimizin acısıyla sınama

Madem sınayacaksın,

Çok para ile sına. Tası tarağı alıp , çantamı omuzuma vurup gemi ile dünya seyahatine gideyim. Kibre kapılacak mıyım diye sına beni.ardıma dönüp bakarsam namerdim.

Allah'ım,

HAYIR'ların sevinci ile sına beni mesela. Bak bakalım deliriyor muyum? Delirmem ama delirtmezsem namerdim.


Babiş...anne
Saçınızın tek teline, bir gülüşünüze kurban olurum ben.

29 Mart ..öldürdün beni.

16 Aralık 2016 Cuma

Müttefik-Allied

Olacak olan birden olur oluyor ya her zaman.
Bu da öyle bir şeydi.

Hani yazıya döksem nazarlara gelir bir sebepten dolayı bugün apartopar sinemaya gittim aslında ilk kez birlikte sinemaya gidecek olduğum ve bir arada olmaktan hoşlandığım 4 güzel hanım ile.



Müttefik - Allied

Brad Pitt filmlerini pek sevmem. Truva'da aklımda sadece cömertçe sunduğu popo görüntüsü kaldığı için de olabilir. Toplasanız 4'ü geçmediğini düşündüğüm yüz ifadeleri için olabilir.Hani şahane bir oyuncu olduğunu düşünmedim hiç, çok yakışıklı mı bilmem ama öyleyse de benim henüz farkında olacağım derecede bir çekicilik yok kendisinde. 

Film Kazablanka'da başlıyor ve eski dönemde geçiyor. Kadın karakter güzel ve bana göre iyi bir oyunculuğu var. Kostümler, mekanlar,çekimler çok hoşuma gitti. Öyküsü akıcı,sürükleyici, sonunu  aşağı yukarı tahmin ediyorsunuz hani meraktan sizi deli etmiyor ama tahmin etseniz dahi keyifle izleyebiliyorsunuz.


Ben , elbette bu filmde de ağlayacak bir şey buldum.

İki casusun aşkını, insan olmanın dayanılmaz yükünü, aşkın engel tanımazlığının vurgusunu ele alan filmde anne olmanın insanı nasıl da çaresiz bıraktığı da var.


Çöle iniş yapılan sahnenin (en başlarda) çekimi çok hoşuma gitti. Renkler,açı hele sinema ekranında keyif vericiydi. 


Aksiyon ve macera ile başlayan öyküde birbirine eş seçilen iki casus bir suikastte yer alıyorlar. 


O arada gönüller birbirlerine kayıyor. "Sahada " olanların birliktelikleri profesyonel olan iki casusa da uymuyor olsa da ertesi günkü görevden sağ çıkamama ihtimallerine karşın son olması muhtemel günün akşamında , yarına "keşke" bırakmama kararı alıyorlar ve bir kum fırtınasının ortasında olanlar oluyor.



Sonra aşk, mutluluk,küçük tatlı sürprizler, hadi görmüştün ama bak yine Brad Pitt'in poposu filan derken kocaman bir düğüm ile karşı karşıya geliniyor. 

Brad Pitt yani Mr Vatan'ın yaşadığı stres, aşkı - görevi-hayati tehlikeleri arasında acilen yapmak zorunda olduğu seçimler "hadi artık ne olacaksa olsun"lara götürebiliyor sizi.



Sonunu  anlatmayayım ama soran olursa söylerim.
Sonunu  sorduğumda "izle de gör ip ucu vermeyeyim" diyenler beni deli eder. Bilmek istiyorum ki soruyorum di mi? Bu da benim özgürlüğüm olsun yani ayyyy..




Filmde bir de lezbiyen çift var ki akışta yerini, vermek istediği mesajı  anlamış değilim. Hani "neden ki" diye soruyor insan.

İzleyenlere şimdiden iyi eğlenceler dilerim.