kadıköy etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kadıköy etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ağustos 2015 Perşembe

Yarım Kalan Simitler


Her sabaha, rotamı yeniden Kadıköy'e doğru çevirip işe geliyor olmanın taşkın neşesi ile başlıyorum .

Sabahları "bugün ne giysem" sorusunu kendime sormanın dayanılmaz keyfi içimde şıkır şıkır.



Tüm gündem ve gerçeklerden muaf tuttum bu sevincimi. Kırıklığım o kadar uzun zamana yaygın, suskunluğum o kadar gevezeydi ki. Hak ettim ben bu neşeyi.

Dün sabah durağa biraz erken gittim. Kadıköy'e inen indirimli hatlardan biri 14C. Durağa yanaşan başka otobüsler var diye sollayıp geçmeye kalktı..el ettim. Ama durağa yanaşan diğer otobüsün şoförü 
14C şoförüne "geç git" yaptı eliyle. Şaşkın bakakaldım. İşaret eden otobüs 3 numara imiş. Bir an onu 13 görmüştüm yoksa o da indirimli hat ve yolcusu az olduğu için doğallığı ile tercihim o olurdu. Otobüse bindim, şoför "nerdesin abla sen yaaa" dedi. Gülümsedim biraz şaşkın biraz mahcup biraz keyifli. Hatırladım, Tüketici Yasası ile ilgili sorunu olmuştu, yardımcı olmuştum. ..nereden baksanız 4 sene önce. Arada büroma gelir çay içerdi çok nadir de olsa. Beni hatırlaması sevinçti, bunca güzel anıyı ardımda bıraktırmış olmaları öfkeydi,sevdiğim işimden ayrı bırakılmam hüzündü.

Geçtim, tek kişilik koltuğa oturdum ve yol akıp giderken özlemle ayrıntılara baktım.

10 sene yöneticilik yaptım Kadıköy sahilde devlete ait bir büroda. Geleni, gideni, insanları,renkleri severdim.Kapıdan her giren sorun anlatmaya gelirdi ,sorunlarını dinlemeyi ve çözmeyi severdim.Şimdi yine bir devlet Kurumunda yine Kadıköy'de yönetici olarak çalışıyorum. Şimdi neşenin, mutluluğun rengi başka.Heyecanı, keşfedilecek yeni sokakları var işimin.Şükür..hem de çok şükür. Yolumun önünde olanlarını yaşamadım ama güzel olacağını görebiliyorum..ardımda bıraktıklarım ise yetişkin hayatımda doyasıya yaşadığım çocukluğum gibi benim için. Bir ben anlarım, bir de içindeki çocukla barışık yaşayabilenler.


Simit alayım dedim. Kadıköy-Eminönü motorlarının olduğu iskele önündeki simitçiye gittim. Taş fırın simidi güzel olur onun. Sepette getirirdi korka korka satardı. "Bir simit" dedim parayı uzatarak. Başı hayli kalabalık  ama hala güler yüzlü. O da saçmalıklarına ve eksikliklerine aldırmadan yaptığı işi sevenlerdendi benim gibi. Simidi uzattı..yüzüme baktı. "Abla nerdesin sennnnnn" dedi. Gülümsedim, cevap veremedim. Paramı geri verdi hemen. Başımla teşekkürümü belirtip parayı camekanın üzerine bıraktım ve kabul edemem anlamında elimi kaldırdım. 

Eskiden bir çalışma arkadaşım vardı. Ben işten çıkartılıncaya kadar dost olan.Sabahları ona da simit alırdım işe giderken. Simidi ve sohbeti, sabah neşesini paylaşmayı severdik. Çocukları da beni çok sever "hala " derdi hatta. İşten çıkartıldıktan sonra bir kere olsun aramadı beni. Kızgın olmam lazım biliyorum ama özlemle onu düşündüm . Simitten parçalar kopartıp çay eşliğinde kahvaltımı yaparken o geldi aklıma. İkinci bebeğinin olacağını öğrenip bana neşeyle haber verdiği gün bir daha baba olacağına nasıl sevindiği gözlerinden belliydi. Yüksek makamdakileri taklit ettiğimde birlikte nasıl katıla güldüğümüzü. Büroya dalıp bana bas bas bağıran insanlara ciddiyetle ve sükunetle cevap verirken arada yalnız ikimizin anlayacağı saçmalıkları yerleştirdiğim cümlelere gülmemek için kasıldığını ve sonradan eliyle "naaapıyosun sen" dercesine hareketler yapıp masaya kapandığını..Kızmam lazım ona biliyorum ama kızgın değilim.Kırgın da değilim. 



Simit yarım kaldı dostluklar gibi.
Bitiremedim.

1 Ağustos 2015 Cumartesi

Koyu Mai


Dün işe giderken, hani o her adımını mutlu attığım özlenmiş yolda yaşanmamışlıkları yaşanmışlıklara doğru çevirme yolunda ilerlerken Geveze'nin uyandığımdan beri avaz avaz söylemekte olduğu Ferda Anıl Yarkın şarkısına ıslıkla eşlik ediyordum çaktırmadan. Kadıköy'ün şıkır şıkır insanlarını görmekten duyduğum hazzı saklamak gibi bir niyetim de yoktu. Bilen bilir;tam  ana caddenin köşesinde kocaman bir İş Bankası var. Oradan dönüp karşıya geçmek üzere ilerliyorken neşeli bir sesin haykırdığını duydum.


-Eyyy çok sayın Kadıköy halkııı...Günaydıııın.

Gülüşmeler oldu. Bu da nesi diye döndüm baktım.
Şu cadde kenarlarını süpüren belediyenin minik aracının arkasına 16 yaşlarında bir delikanlı çıkmış, araç ilerlerken o da neşeyle ulusa sesleniş'i gerçekleştiriyordu.

-Sevgili halkıııııım. Hadi size iyi günleeeeeeeeeeeeer. İmzaaaaaa Kadıköööööy Belediye Başkanıııııııı

Tebessümler, gülüşmeler

-Alkışlasanıza laaaaaaaaann

Alkışladık. Bu sefer ben de dönüp baktım sabahın neşesine isim veren bu çılgın kim diye. Gülümsemem soldu  o an. Kadıköy sabahının neşesi konuşma aralarında durup tiner çekiyordu.Çöp aracını süren adamcağız da besbelli korkudan ona in aşağı kardeşim diyemiyordu. Bir el, oradaki akışı durduracak şekilde pause düğmesine basmıştı sanki.O neşeyle haykırıyor , arabalar ve insanlar kımıldamadan durup onu seyrediyordu..

-Sevgili halkıııııııım...işleriniiiiiiiiz rast gitsiiiiiiiin.Hepiniiiiiiiiz bugüüüüüüüün çooooooooooooooook mutlu oluuuuuuuuuun.

Bir an durdu

-İmzaaaaaa Kadıkööööy Tinerciler Başkanııııııııııııııııı.


Artık kimse gülmüyordu. Hepimiz durduk ve çaresizlikle ona baktık. O ise, bizimkinden çok daha büyük bir çaresizlikle gözlerini boşluğa dikmişti.Elindeki tinerden koskocaman bir nefes çekti. Arabadan indi.

Pause düğmesine basan el kendini çekti..hayat akışına geri döndü.

Herkes yoluna devam etti.
,
O ise seslenişini yapmış,gözleri aynı boşluğa takılı , "görmemek için" bütün gücüyle elindeki torbayı soluyarak kımıldamadan durdu tüm hayatın gözlerini diktiği o boşluğa aktığını bilip aldırmaksızın.

Anın tüm iletileri koyu maiydi.