gelecek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gelecek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Mayıs 2014 Cuma

Zaman Hükmedilmez Olandır


Ben istemez miydim baharı kucakladığımız serin bir sabahın kuş cıvıltılarıyla süslenmiş neşesini yazmak bugün buraya....

Gözümüze gönlümüze düştü yas..bağrımız kömür karası. Adalet gitmiş, sanat bitmiş, insanlık dibine vurmuş...yarınların endişesinden bugüne hal kalmamış. Küfrü, dayağı kabullenen bir millete ait olmanın utancı ile bakıyorsunuz gökyüzüne."Kızım Olmadan Asla" filminde kurtuluş kapısı olarak görünen ülkemin bayrakları yarıda..yalan, çıkmaz sokaklara kadar sirayet etmiş, olağanlaşmış.

Ben istemez miydim evlatlarımın okul başarılarından , planlarından , eğilimlerinden dem vurup dünyadaki gelişmelere göre yönlendirmekten bahsetmek?

Eğitim bitmiş, tanımdan bile çıkartılmış , andımız kaldırılmış,öğretim boş, pratik hoş...seneye yine sistem değişiyormuş. Göz göre göre katledilen körpe beyinlerin arkasında neşeyle el çırpan beyinsiz veliler güruhu ile aynı çizgide durmak zorunda olan düşünen ve acı çeken veliler güruhu...Hayat gittikçe anlamını yitiriyor.

Ben istemez miydim yeni yaşıma doğru adım adım giderken geçmiş yılların güzelliklerini, getirilerini gelecek yılların hayalleri ile harmanlamak, mai'ye uzanan adımlarımı sıralamak?

Siyasi baskı ile tırpanlanan haklar, kalleşliğin adını değiştirip iş edinenler, erk uğruna insanlığını satanlar ve ardına sığındıkları bahanelerin bulantısı ile 14 yaşımdan beri kurduğum emeklilik hayallerim dişimle tırnağımla kazandığım her şeyimle birlikte yitti gitti.

Hoşgörü, kalite,nitelik özlem duyulan ama vicdanların dahi sustuğu ülkemde bulunmayan şeyler bugün.


Soma'da yas ilan edildi çünkü öldük biz ....


Başbakan birilerini tokatladı, korumaları dövdü,danışmanı dövdü, yüzlerce ceset dahi rant uğruna gizlendi.Ne diriye ne ölüye saygı var bu ülkede artık. ..öldük biz!








Öfkem suskunluğuma ekli, çaresiz hissediyorum kendimi. Zaman hükmedilemez olandır : umut zamanın ellerinde artık.

28 Ekim 2013 Pazartesi

Yüzleşme


Geçmişle yüzleşmenin en eğlenceli yolu 20 sene sonra üniversite arkadaşlarıyla buluşmak olsa gerek.Perdesiz ve pervasız sorular havada uçuşurken yaşamın sizden aldıkları ve yerine koydukları ile yeni şeklinizi tarafsız sayılabilecek bir gözle görebiliyorsunuz. Belki en objektif yorumları bu yolla alıyor insan :"yuh!o göbek de ne?" ya da "boşandın mı?amaaan sen okulda da huysuzdun :-)" sözlerinin yürek yaralama amacı taşımadığını bildiğinden herkesin yüzündeki gülümseme gittikçe genişliyor doğallığıyla.




Hani hep çok iyi bildiğiniz ana yolda alışıldık hızla giderken, yoldaki çakıl taşlarını bile ezberlemiş olmanın verdiği güvenin getirdiği huzur hep alışılmışlığın bıkkınlığına sataşırken ağaçlıklı bir yan yol sizi çeker onca zamandır merak ettiğiniz...düşünerek değil ani bir kararla kırarsınız ya direksiyonu. Hayatın sunduğu emrolunandan kendinize kaçıştır ya o aslında...öyle bir şey 20 sene  görmediklerinizle rastlaşmak.


Kahkahaların ve hatırlanması neşe saçan unutulmuş detayların gittikçe artan bir ritmle sohbete hakim olması kaçınılmazdı. Adımın , havalı bir genç kız ile değil de afacan bir çocuğu anarcasına anıldığını dinledim geçmişin dile getirilişinde yer aldığımda.Saçları kısacık kesilmiş, Trabzon özlemi ile dopdolu,yaşamı merakla seven,yaşamı can acısıyla seven,yaşamı her yeni günün başlangıç ışığında coşkuyla seven o kızı düşündüm. Gelecek korkuturdu beni zaman zaman..şimdi 14 sene çalıştığım iş yerinden "farklı görüşlere gittikçe azalan tahammül" nedeniyle atıldıktan sonra gelecek kendi adıma umursanmaz çocuklarım adına ise ürkütücü bir şey benim için. Dostlarımın sözlerinden , bakışlarından dönüştüğüm kişiyi izledim.




Neydi yitirilen zamanın sert virajlarında neydi edinilen umulmadık zamanda bulunan dostluklarda? Tüm kavramların, tüm isimlerin yeniden tanımlandığını görmek için aynaya görerek bakmak lazımmış, kendinize bile danışmadan direksiyonu yan yola kırıvermek şartmış meğer.

Kimimiz aşkı bulmuşuz hala kana kana içen vardı aşkın çeşmesinden, kimimiz parayı bulmuşuz "aradığım oydu zaten" itirafı ile ortaya serilen...kimimiz ikisini de bulamamışken kimimiz ikisini de bulup yitirerek dudakları tebessümlü gözleri kuytu ormanlar kadar gölgeli feylosoflar olmuşuz. Kariyer yapan da var, her girdiği yeri batıran da..gelemeyenlerden özlemle anılan da var,aman iyi ki gelmedi denilen de. Şansın, hayatı belirlerken çabalamaktan çok daha baskın rolü olduğunu görmemek mümkün mü?Doğru zamanda doğru insanlarla karşılaşıp doğru sözü söylemek , tüm ömrünce düzgün yaşayıp deli gibi çalışmaktan çok daha evlaymış meğer.

Ertesi gün eski iş yerimde çalışanlarla buluştuk yine seneler seneler üstüne..başaranlar vardı başaramayanlar vardı. Okul arkadaşları ile olduğu kadar teklifsiz ve perdesiz olmasa da keyifle yoğrulmuş sohbetlerin ardından Einstein'i andım saygıyla bir kez daha: 


"A" yı başarı olarak tanımlarsak, formül A=X+Y+Z 'dir. X çalışmaktır,Y oynamaktır,Z ise çeneni kapalı tutmaktır...




Ve bir kez daha çocuklarımın, hayatımdaki en erişilmez en tanımlanmaz, en vageçilmez,en kategorize edilmez mutluluk dolayısı ile asıl başarı olduğunu gördüm.

Ve bir kez daha onlara en iyiyi verme sorumluluğu kamçıladı beni...iş bulmam lazım ama koşmadan, geç de kalmadan....